Eğitim sistemleri genel olarak bir ülkenin yetiştirmek istediği insan tipini oluşturmaya
hizmet ederler. Bu kapsamda eğitim kurumları açılır. Eğitim kurumları aile, kültür, ekonomik ve
politik olarak yetiştirilmek istenen, ihtiyaç duyulan insan tipini yetiştirmeyi kendine amaç edinir.
İlkel toplumdan sanayi sonrası toplumlara gelinceye kadar yaşanan süreçte toplumların yaşam
şekilleri, dünyadaki gelişmeler ve değişimler eğitim sistemlerini etkilemiştir. Göçebe toplumların
yaşantıları, hayatlarındaki öncelikler, yaşam koşulları eğitimi informal bir biçimde
şekillendirirken; insanların yerleşik hayata geçmeyle birlikte toplumların kalkınmasının formal
eğitim yoluyla olacağını fark etmişlerdir. Devlet ya da yönetim ilkel çağlardan beri eğitime
müdahale etmiştir. Örneğin ilkel toplumlarda oba yöneticisi yeteneğine ve liderlik vasfına uygun
olarak seçilir ve daimi değildir. Veraset yoluyla yöneticilik yapan şefler ise toplum üzerinde güç
kullanabilmektedir (Delice, 2004). Avcılık ve bahçecilik ile geçinen, politik örgütlenmesi, dar
anlamıyla yasaları bulunmayan bir halk anarşi ve kargaşayı önleyebilen bir toplumsal yapılanma
(Benedict, 1952; Akt: Delice, 2004) oluşturabilmişlerdir. Oba yöneticisi ile şeflerin toplum ve
eğitimin niteliği konusundaki etkileri farklılaşsa bile kendi görüş açıları doğrultusunda toplumu
yönlendirebilmek için eğitimden (informal olarak) yararlandıklarını ve toplumsal koşulların
eğitimin yönünü belirlediğini söylemek yanlış olmaz.
Sanayinin gelişmesiyle birlikte kamusal eğitimin yaygınlaştığını ve devletlerin eğitime
kurumları yoluyla daha çok müdahale ettiğini görmekteyiz. Pozitivist paradigmanın temel
sayılması, bilginin metalaşmaya başlaması, uzmanlaşmanın değer kazanması, bilginin kar
sağladığı ölçüde değerli olması bu dönemin getirileridir (Akıncı-Çötok, 2006). Sanayi
toplumunda eğitimin ana amaçlarından biri olarak önceki toplumun aksine dini öğretmek değil,
bilimsel düşünüşü gerçekleştirmektir. Avrupa’nın sanayi devrimi öncesindeki kiliseyle olan
mücadelesi düşünüldüğünde eğitimin neden böyle bir amacı olduğu daha anlaşılır olmaktadır.
Illich (2014) eleştirel bir bakış açısı kazandırmış olsa da her toplumda devlet yönetimini üstlenen
siyasal iktidarlar, eğitim aracılığıyla kendi siyasal ideolojilerini benimseyen, kendi
devamlılıklarını sağlayacak yurttaşlar yetiştirmişlerdir. Bu bakış açısıyla eğitim sistemlerini
oluşturmuşlardır. Örneğin Selçuklu Devleti’nin eğitim kurumlarını yaygın olarak kullanmasının
nedenleri arasında farklı ideolojilere karşı savunma önlemi almak, bilginleri denetim altında
tutmak (Güven, 1992) gibi ideolojik hedefler bulunmaktadır. Bu örnekleri her toplumda
çoğaltmak mümkündür.